Yönetimde kavramlar: İrade, basiret, güç, istikamet, siyaset, tedbir, strateji, temsil, karar meşruiyeti, murakabe ve müdahale
TEŞKİLAT YAKLAŞIMI
Ticari işletmeler başlangıçta zorunlu olarak ürünleri ve hizmetleri istenen/makul/satılabilir seviyeye getirir. İrade bu noktada gerekli gücü ortaya koymuştur. Kaldı ki iradenin tecelli etmediği firmalar da hızla sahneden çekilir. Pek çok girişim bu aşamada teşkilatlı/örgütlü/organize değildir. Ortada bir sistem/usûl esas ve bu sistemin gerektirdiği yönetimden bahsedilemez. İrade işlere ve olaylara hâkimdir. Basiret ve güç özelliklerini işleterek ara kademelere ihtiyaç duymadan alımlarına, satışlarına ve ikisi arasındaki tüm süreçlere hükmetmektedir. Personelini tanır. Esnek bir yapı vardır. Bu süreçte liderin özelliklerine göre bir firma karakteri oluşur.
Ancak işler nitel ve nicel olarak artmaya başladığında teşkilatlı/örgütlü/organize hareket etmek mecburi bir hâl alır. İşte pek çok firma bu aşamayı başaramadığından geriler ve iç sorunlar zamanla firmayı tükenme noktasına getirir. Bu nedenle çevremizde yaşadığımız, şahit olduğumuz olumlu veya olumsuz birçok olay teşkilat ve yönetimle alakalıdır. Aynı zamanlarda, aynı şartlarda faaliyete başlamış firmaların bazıları hızla ilerlerken bazılarının gerilediğini hatta parasıyla beraber itibarını da kaybettiğini görürüz. Bunun bilinen en büyük nedeni teşkilatı yönetme, daha da kök nedeni ise teşkilatlı yönetime yaklaşım sorunudur.
İşletmenin ilk yıllarında ve büyüme aşamasında firma patronu veya yardımcıları firmada olan tüm olaylardan haberdardır. Tedarikçi sayısı sınırlıdır. Tüm alımlarını kendileri birebir ilgilenerek yapmakta, ellerindeki stokları neredeyse ezbere bilmekte, tüm personelini tanımakta, personelinin performansını gözleriyle müşahede etmektedir. İrade (firma sahipleri) müşterilerini tanımakta ve müşterilerin beklentilerini sürekli dinlemektedir. Kararlarını alırken bildiği veya hızla bilgi toplayabildiği alanlar çok fazladır ve karar isabet yüzdesi yüksektir. Kısaca firma sahipleri (irade) alacağı kararlar için ihtiyaç duyduğu bilgiye anında ulaşmaktadır. Tüm planlar patronun kafasında şekillenir, koordinasyon olayların gelişimine göre yapılır, kontrol -her iş patronun bilgisi dâhilinde olduğundan- neredeyse anlıktır. Aksaklıkları anında görmekte ve müdahale edebilmektedir. Firmanın olaylar karşısında refleksleri gelişmiştir. Özetle; firma kurulurken irade kademesi vardır, üretim için gerekli meslekler kademesi zamanla oluşmuştur, yönetim kademesi ise irade ve ehliyet arasında zayıf ve belirsiz biçimde zımni olarak gerçekleşmektedir.
Ancak işlerin nitelik ve niceliğindeki gelişmeler, firmanın daha önce işlerin yürütülmesi için yapılan çalışmalarında değişimi zorunlu kılar. Patronların irade oluşturmak, karar almak için ihtiyaç duyduğu bilginin de nitelik ve niceliğinde büyük değişiklikler olur. Bilgiye olan ihtiyaç artar. Bununla birlikte alınan kararların uygulanabilmesi, takibi ve sonuçlandırılarak neticenin değerlendirilmesi artık farklı bir disiplin gerektirmektedir.
En önemlisi yönetim ve meslekler/uzmanlıklar kademelerinin yaptıklarından sorumlulukları artmakla birlikte, irade kademesinin sonuçlardan sorumluluğu devam etmektedir.
Zira müşterilerin sayısı artmıştır. Bu nicel artış, nitel farklılıkları da artıracak, müşteri beklentilerini çeşitlendirecektir. Bu çeşitlilik üretim proseslerinde farklılıklar gerektirecek, aynı zamanda tedarikçi sayısını ve çeşidini artıracaktır. Bu durumda firma farklı uzmanlıklara ihtiyaç duyacak, her bir uzmanlık alanı ihtiyaç duyduğu bilgiyi üretebilecek mekanizmalar isteyecektir.
Kısaca “önceden” patron ve yardımcılarının, ehliyet kademesi ile günlük olarak yaptıkları yönetim işleri bir sistematiğe, bu sistematiği işletecek bir standarda ve yöneticilere ihtiyaç duyacaktır. Yani yönetim kademesi belirli, tanımlı ve güçlü biçimde oluşturulmalıdır. Bu durumda karmaşıklaşan işler için bilinen en meşhur yöntem ise profesyonel yöneticilerle (işinin ehli, mesleği yöneticilik olan) çalışmaktır ki bu tam olarak doğru değildir. Zira yönetim sistematiğinin/standartlarının/usûl esaslarının olmadığı yerde, gelen profesyonel yöneticiler ya kendi kişiliklerine, anlayışlarına göre ya da daha önce çalıştıkları işletmede gördükleri düzene göre bir sistem kurmak isterler. Oysa firmanın bir kişiliği vardır ve bu kişilik, firmanın gerek iç aleminde gerekse dış dünyada (müşteri, tedarikçi vb.) bilinmekte, firma reflekslerinin, karar bütünlüğünün, ilişki düzeninin aynı düzlemde devamını gerekli kılmaktadır.